Sayfalar

Şubat 26, 2014

ESKİ BİR İSTANBUL EVİ

Soğuk, gri bir şubat günü.
Ocakta dumanı tüten bir çaydanlık,
penrecemden görünen eski bir İstanbul evi.
Doğduğum kasabayı hatırlatıyor o ev bana;
ahşap çerçeveli camları,
yağmurdan örselenmiş,
paslı demirden balkon korkulukları,
zamana yenik düşmüş solgun boyası,
ateşi sönmüş sobaların,
dumanı tütmeyen nostaljik bacaları.

Penceremin gözyaşları yarış halinde.
Damlalar dahi öncelik peşinde.
Oysaki çocuktuk bu yarışı öğrendiğimizde.
Kahvaltı için bekleyen masada ise
eskimiş bir gazete parçası,
eskitilmiş bir gündem hatırası.

Pencereye sinen çayın buharına yazılmış bir söz.
Eskimiş hatıralara açılan pencereden,
eskitilmiş hayatın yeni günü.
Makyajını değiştirince güzel görünen kadın misali.

Ah be Chopin, yine karşı koyamadım ki sana.
Yine parmak uçların duvarlarımda geziniyor.

Cancun plajı da mutluydu, 
bu kadar dramatik değildi oysa;
usta gitarist De Lucia'ya veda etmeden hemen önce.
Neyse benim orkestra buluşuyor yavaş yavaş,
Paganini'nin kemanı, Chopin'in piyanosu, Paco'nun gitarı
şakacı Beethooven'ın hayat dolu aklı ve çılgın Yanni.
"HayalBank" onurla sunar!

Bizim mahallede 
davulcu ile zurnacı da meşk ediyor, 
çocuklar için de hayli eğlenceli görünüyor,
hepsinin yüzünde bir kahkaha.
Bu soğuk şubat günü, 
onlar için pek soğuk değil sanırım.

Lokal seslerin ulusal çığlıkları,
fütursuzca söylenen küresel hedefler.
Mahallede yankılanan zılgıt sesleri.
Yerel seçimlerin yasalara aykırı gürültü kirliliği.
İdeal çığırtkan sloganları.
Bugün gri bir şubat günü!
Oku hocam, daha iyi, 
daha inançlı ve daha inandırıcı!
Avcılar için şenlik vakti.
Buyurun İstanbul sofrasına.

Konuş be çaydanlık!
Sen ne dersin bu duruma?
İyi bir son bulmakta zorlanıyorum.
Sahi, iyi sonla biten hangi yazarın masalıyıdı?
Beethoven da bırak derdi başlangıcı, sonu!
İyi bir son var mı Tanrım?
Çaydanlığın cevap vereceği de yok zaten!
Modern çağda, gelişen Türkiye'de,
Avcılar'da eski bir İstanbul evi burası.
Bugün soğuk, gri bir şubat günü.
Aman, çocuklar duymasın!