Sayfalar

Mayıs 23, 2015

BİR SABAH ŞAİR OLARAK UYANDIM

Bir sabah ansızın şair olarak uyandım. Sağa sola baktım, cimcik attım kendime ama nafile. Gerçek buydu, uyanmıştım. İçimde, başlarda anlam veremediğim bir sızı belirmiş, her yanımı ele geçirmiş, kendi hayatıma beni misafir eden buhranlı bir ülke kurulmuştu sanki. Hiç bilmediğim, gitmediğim toprakların çaresizlik kokuları; burnumda bitmek bilmeyen, öğünlerce tekrar tekrar pişirilen bir yemeğin geniz yakan acı kokusu vardı. Ben ne anlardım Suriye'nin derdinden. Hem çocuktum henüz. Daha dün kelebekler uçuyordu koynumda. Bilmiyordum ama içimdeki o sızı bunu söylediğim an önce parmağıma ince bir kesik atıp sonra ıslak ellerimle prizle tokalaşmışım gibi tüm vücudumda bir elektriklenmeyle beni uyandırmaya devam ediyordu. Uyuyamazdım artık en sonunda farkına varmıştım.
Çok medeni toplumların insani olmayan ırkçı, ayrımcı yaklaşımları kanıma canımı yakan bir zehir akıtmaya başladı. Oysa ben 'aklı olan kazanırlardan'dım. Zaten kendime zor yetiyordum. Bana nelerdi Afrika'daki açlardan! Zaten ne faydam olacaktı ki benim' olanlardandım. Kendimi hep saçma sapan sebeplerle avutur, ninniler söyler, masallar okur, mışıl mışıl uyuturdum.
Şimdi ise A parti B partiye yumruk atmış, meclis yine rolünü unutup kendini ringte sanmış, Kıbrıs muhalif lideri Başbakan'ı mecliste üzerine yürüyerek tehdit ediyor 'zırvalıkları' canıma tüh demeye başlamıştı. Nasıl söylesem dilim varmıyor lakin 2015 olmuş yıl okulların veli toplantısında hala fotokopi parası konuşuluyor. Kendi kendime dedim ki 'sığ şu kabına, bu mu yani şimdi şairlik, sızıyla uyu, sızıya uyan, bas şikayeti yaprak yaprak, nerde ne yanlış var onu ara' dediğim anda trafoda kesiklerimle duş almışa döndüm. Tabii ki bu değildi şairlik. Yanlışa sızlayan bir kalem olmaktı, belki de yanlışı sızlatacak kadar keskin bir doğruluk. Bence insan olmaktı şair olmak. Evet evet insan olmak şairce bir dokunuşuydu insanın kendi ruhuna. Şair olmak insan kalkmaktı aslında.
Ve işte bir sabah şair olarak uyandım. Sağa sola baktım, cimcik attım kendime ama nafile. Gerçek buydu, uyanmıştım ve sen çoktan gitmiştin. Hayatımda gördüğüm en işe yarar gidişti bu. Ne kadar teşekkür etsem azdır sana. Dürtmene gerek yok artık, uyandım.

Mayıs 22, 2015

KÖTÜYÜZ DOSTLAR


Kötüyüz dostlar, çok kötüyüz. Saf sevgiye namüsait hayatlar üretmiş kadar kötüyüz. Sırf beceriksizliğimizden tedavisini bulamadığımız hastalıklar kadar kötüyüz. Sahibi olmadığımız topraklara benim diyebilecek kadar kötüyüz. Açlığı bilmeyecek, tokluğa erişemeyecek kadar kötüyüz.
Bir kadın annemiz olmamış kadar erkek, bir adam babamız olmamış gibi kadın olacak kadar kötüyüz. Kadını evde hizmetçi, adamı işte köle, insanı insana köle edecek kadar kötüyüz. Bir kadına sıcacık bir anne dememiş, bir adama güven dolu babam dememiş ve hiç çocuk olmamış gibi kötüyüz. Bakmayı beceremediğimizden sokaklara saldığımız çocukların tecavüze uğramışlığının çaresizliğini bilmeyecek, tecavüz edilmişlere sevgi duyamayacak, onları öteki yapacak kadar kötüyüz. Kendimizden başka herkesi yok sayacak bir zavallılık kadar kötüyüz.
Kötü olduğumuzu anlayamayacak, tek kelimelik hayattan ders almayacak kadar kötüyüz. O muhteşem hayatlarımızın dar kafesinden bir an kafamızı çıkarıp sefil hayatları görmeyecek ve artık bunu çok da önemsemeyecek kadar kötüyüz. Durup düşünmeye vakit ayırmayacak, tükettiklerimizin tükettikleri olacak kadar kötüyüz. Öğretmenin öğrencisine, kendine hakimiyetsizliğinden vurduğu gamsız tokatlar kadar kötüyüz. Aşık olamayacak, üzülemeyecek kadar kötüyüz. Ve artık kötü olduğumuzdan kötü hissetmediğimiz kadar kötüyüz. İyiyiz dostlar, bu kötü olmak işinde hiçbir işte olamadığımız kadar, iyiyiz.

Mart 13, 2015




















Anlamsız konuşmalara bayılıyorum
Sonuna izm gelen her şey mi sıradan
Övgü bekleyen mütevazı bir soykırım
En büyük suç yalancı annelerin
Daha büyüğü veledine yabancı babaların
Bir kahve iskemlesinde çay renginde acı su
Miladından öncesine boğumlu kibirli insan
Kahveci sormuştu;
Bu kadar insan kaç antropik ilke eder?
Döner başlı bukalemunumsu organizmaya bak hele
Kendi cesazını Tanrı ile veriyor
Üzümcü babanın renkli sohbetleri
Halüsinasyon etkisinde mikroorganizmalar
Pusuda bekleyen yenik fikirler
Anlamsız konuşmalara ayılıyorum
Sahi dün günlerden neydi?




















Dans ediyorum hayallerimde.
Adım atmak için kesilmiyor nefesim.
Yağmurda koşuyorum sırılsıklam.
Gökyüzü kadın misali.
Tıpkı sen gibi.
Karlı, yağmurlu, güneşli.
Engelli koşu misali gülüşler!
Bugün uyanmasam olmaz mı?
Hayalimde özgürdüm anne!
 

ENDİŞE DURAĞI


 
 
Bu iyi bir şey mi bilmiyorum
Doktorlar travma sonrası gelişim diyor
Çocukların ölümüne alışmak
Ve yanmaması artık canın
Nasıl bir gelişim bilmiyorum!



















"Hiçbir şey yokmuş gibi
şairlik sevdası da neyin nesi"
diye fısıl fısıl bağırır
köşe kapmış aklın şizofrenisinde Hanks.
Sen bilmezsin
fısıltılardaki ölüm kokusunun
şiddetle burun yakan yanıklığını.
Fark etmediysen dile getireyim;
dar ağacındaki mutlu adamın
son dileği say bu sevdayı.

Bir şiirimsiyi zor kabullenir kimileri.
Ne sevdası, ne şiiri!
Hiçbir şeyin hiç bir önemi
kalmayacak birazdan.
Anlamadıysan dile getireyim;
Ölüyorum,
aklım gidiyor başımdan.